o zamanlar
ne kadar iyi vakit geçirdiğimin farkında değildim
don atlet
ağzımda ucuz bir puro
geniş göğsüm
kaslı kollarım
gençliğim ve
bacaklarımla gururlanarak,
"yavrucuğum, şu bacaklara bak! böyle
bacak gördün mü ömründe?"
o otel odasında volta
atarak.
ben ona hava atar
o oturup
sigara içmekle yetinirdi.
huysuz karının tekiydi, güzel
ama huysuz.
kırıcı bir şey söyleyeceğini ve
ona güleceğimi
bilirdim.
bir gece bir bar dolusu adamın
hakkından gelişime
tanık olmuştu.
her gece aynı şey, havamı
atar,
ne kadar müthiş bir beynim
olduğunu söylerdim.
"o kadar zekiysen bu fare deliğinde
ne işin var?"
"dinleniyorum, yavrucuğum, hamlemi
yapmadım henüz..."
"palavra! götün tekisin!"
"ne?"
"götün tekisin!"
"fahişeye bak, ikiye ayırırım lan seni!"
ve başlardık yüksek sesle küfürleşmeye, eşya
fırlatmaya, mobilya kırmaya,
resepsiyondan telefon ederlerdi,
yan odanın duvarları yumruklanırdı,
ve ben gülerdim, zevkten dört köşe,
telefonu açardım, "pekala, pekala,
onu susturacağım..."
telefonu kapatıp ona
bakardım, "pekala, güzelim,
yanıma gel!"
"cehenneme kadar yolun var! iğrençsin!"
iğrençtim gerçekten de, yüzüm kıpkırmızı, tişörtümde
sigara yanıkları, dört günlük sakal,
dişler sarı, ayak tırnakları kırık,
deli gibi gülümseyerek ona doğru giderdim,
gözüm yatakta, "eteğini kaldır!" derdim
ona doğru yürürken, "bacaklarını görmek
istiyorum!"
belaydım gerçekten.
üç yıl dayandı,
sonra ben başka
birini buldum.
o ilk hatunum
bir daha bir erkekle birlikte
yaşamadı.
onu tedavi
etmiştim.
- ( Bir Tek Ben miyim Böyle Yaşayan; S: 51/53 )
27 Mayıs 2015 Çarşamba
26 Mayıs 2015 Salı
İNSANLAR
herkesin çözülmeye başladığı
gün gelir çatar sonunda,
ve işte:
bir odada boş küllükler sadece,
ya da tarağa takılmış bir tutam saç
erimekte olan ay ışığında.
külden,
kuru yapraklardan
ve okyanus gemisi misali geçip giden
elemden
başka bir şey değil
her şey.
kan dolduklarında ayakkabılar
bilirsin
öldüklerini.
gerçek devrim
gerçek iğrentiden kaynaklanır;
çaresiz kaldığında
aslanı öldürür yavru kedi.
çocukluğumun kiliselerindeki heykeller
ve ayaklarımın dibinde yanan mumlar;
ah, onları alıp
açabilsem gözlerini,
elleyebilsem bacaklarını,
duyabilsem
alçı ağızlarından dökülecek
gerçek
alçı
sözcükleri.
- ( Bir Tek Ben miyim Böyle Yaşayan; S: 27/28 )
gün gelir çatar sonunda,
ve işte:
bir odada boş küllükler sadece,
ya da tarağa takılmış bir tutam saç
erimekte olan ay ışığında.
külden,
kuru yapraklardan
ve okyanus gemisi misali geçip giden
elemden
başka bir şey değil
her şey.
kan dolduklarında ayakkabılar
bilirsin
öldüklerini.
gerçek devrim
gerçek iğrentiden kaynaklanır;
çaresiz kaldığında
aslanı öldürür yavru kedi.
çocukluğumun kiliselerindeki heykeller
ve ayaklarımın dibinde yanan mumlar;
ah, onları alıp
açabilsem gözlerini,
elleyebilsem bacaklarını,
duyabilsem
alçı ağızlarından dökülecek
gerçek
alçı
sözcükleri.
- ( Bir Tek Ben miyim Böyle Yaşayan; S: 27/28 )
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)