Donny içkileri getirdi ve Dee Dee ile muhabbete girdi. Aynı insanları tanıyor gibiydiler. Ben hiçbirini tanımıyordum. Kolay değildi beni heyecanlandırmak. Umurumda değildi. New York'u sevmiyordum. Hollywood'u sevmiyordum. Rock müziğini sevmiyordum. Hiç bir şey sevmiyordum. Korkuyordum belki de. Evet, evet -korkuyordum. Perdeleri çekilmiş bir odada tek başıma oturmak istiyordum. Doyamazdım ona. Deliydim. Kaçık. Ve Lydia gitmişti.
İçkimi bitirdim, Dee Dee bir tane daha söyledi. Kendimi metres gibi hissetmeye başlamıştım, harika bir duyguydu. Kasvetimi dağıtıyordu. Beş parasız olup kadının tarafından terk edilmek kadar kötü bir şey daha yoktur. İçki yok, iş yok; duvarlar sadece, oturur duvarları seyreder ve düşünürsün. Buydu kadınların intikamı, ama onlara da acı veriyor, onları da zayıflatıyordu. Ya da ben böyle olduğuna inanmak istiyorum.
Kahvaltı güzeldi. Değişik meyvelerle süslenmiş bir yumurta... ananas, şeftali, armut... biraz ceviz, baharat. İyi bir kahvaltıydı. Kahvaltıyı bitirdik, Dee Dee bana bir içki daha söyledi. Dee Dee hoştu, muhabbeti kararlı ve eğlendiriciydi. Beni güldürebiliyordu, gülmeye ihtiyacım vardı. Kahkaham içimde bir yerde kükremeyi bekliyordu: HAHAHAHAHAHA, ooo tanrım, HAHAHA. Öyle iyi oluyordu ki kükrediğinde. Hayata dair bir şeyler biliyordu Dee Dee. Birimizin başına gelenin çoğumuzun başına geldiğini biliyordu. Hayatlarımız o kadar farklı değillerdi -farklı olduğunu düşünmekten hoşlansak bile.
- ( KADINLAR, SAYFA:54 )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder