Adolf Hitler hayatta olsaydı olanlara epey gülerdi sanıyorum.
işte, siyaset ve dünya meseleleri hakkında söylenecek bir şey mi var? Berlin krizi, Küba krizi, casus uçakları, casus gemileri. Vietnam, Kore, kayıp hidrojen bombaları. Amerikan kentlerinde ayaklanmalar. Hindistan'da açlık, Kızıl Çin'de faili meçhuller? İyi adamlar ve kötü adamlar var mı gerçekten. hep yalan söyleyenler ve hiç yalan söylemeyenler. bir gece düzüşürken ya da sıçarken ya da çizgi film roman okurken ya da pul defterine pul yapıştırırken bizi paramparça edecek bir ışık eve ısı patlaması olacak mı? ani ölüm yeni bir şey değildir, kitlesel ani ölüm de aynı değil. ama ürünü geliştirdik; yüzyılların bilgisi, kültürü ve keşfi var elimizde yararlanabileceğimiz; kütüphaneler tıka basa kitap dolu; başyapıt oldukları varsayılan tablolar milyonlarca dolara alıcı buluyor; tıp kalp naklini gerçekleştirdi; sokaklarda akıllıyı deliden ayırmak mümkün değil ve birden, bir kez daha, hayatlarımızın geri zekalıların elinde olduğunu görüyoruz. bombalar patlayabilir; bombalar hiç patlamayabilir. o, piti piti, karamela sepeti...
şimdi, sevgili okurlar, izninizle fahişelere ve atlara ve içkiye dönmek istiyorum henüz vakit varken. bu konular ölümü de içeriyorsa, kanımca, insanın kendi ölümünden sorumlu olması, ölümün Özgürlük, Demokrasi, İnsanlık, Milliyetçilik ve/veya diğer palavraların bir sonucu olarak gelmesinden çok daha az rahatsız edicidir.
ilk koşu, 12:30. ilk içki, hemen. fahişeler, hep varlar nasıl olsa. Clara, Penny, Alice, Pathy...
o, piti piti, karamela sepeti...
- (KASABANIN EN GÜZEL KIZI, SAYFA:172)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder