21 Şubat 2016 Pazar

BUHRAN

çok fazla
çok az
ya da çok geç

çok şişman
çok zayıf
ya da çok kötü

kahkaha
ya da gözyaşı
ya da kusursuz
kayıtsızlık

nefret edenler
sevenler

ellerindeki şarap şişelerini sallayarak
önlerine çıkanları süngüleyip
kadınların ırzına geçen ordular

ya da ucuz bir pansiyon odasında
Marilyn Monroe'nun fotoğrafıyla yaşayan bir ihtiyar

o denli büyük ki dünyadaki yalnızlık
onu saatin kollarının ağır hareketlerinde
bile görebilirsiniz.

o denli büyük ki dünyadaki yalnızlık
onu Vegas'ta, Baltimore'da yada Münih'te
yanıp sönen neon ışıklarında görebilirsiniz.

insanlar yorgun,
hayat tarafından cezalandırılmış,
ya sevgiyle ya da sevgisizlikle
sakatlanmış.

yeni hükümetlere ihtiyacımız yok
yeni devrimlere ihtiyacımız yok
yeni kadınlara ihtiyacımız yok
yeni yollara ihtiyacımız yok
şefkate ihtiyacımız var.

müşfik davranmıyoruz
birbirimize.
müşfik davranmıyoruz.

korkuyoruz,
nefretin gücü simgelediğini
sanıyoruz.
cezalandırmanın
sevgi olduğunu.

daha az sahte bir eğitim bize gereken
daha az kural
daha az polis
ve daha iyi öğretmenler.

bir odada
bir başına acı çeken
öpülmemiş
dokunulmamış
bir başına bitki sulayan
olsa da çalmayacak
bir telefondan yoksun
insanın dehşetini unutuyoruz.

müşfik davranmıyoruz birbirimize
müşfik davranmıyoruz birbirimize
müşfik davranmıyoruz birbirimize

boncuklar sallanır, bulutlar örter
köpekler gül bahçesine işer
bir çocuğun kafasını kopartır cani
dondurma külahından bir ısırık alır gibi
okyanus bir gelip
bir giderken
anlamsız bir ayın esaretinde.


müşfik davranmıyor insanlar birbirine.




- ( Kimse Bilmez Ne Çektiğimi ; S: 110/111/112 )

ZAMAN

çöküyor insan, teslim oluyor,
seçimsizlikten değil,
zeka eksiklikten değil,
diş sorunlarından değil,
kötü beslenmeden değil,

yapılacak
EN İYİ HAMLE
olduğu için.

bir zamanlar
olayların işleyiş biçiminden o kadar
iğrenmiştim ki
telefonda zamanı tuşlayıp
sesi dinlerdim tekrar
tekrar:

"saat onu on sekiz dakika yirmi saniye geçiyor,
saat onu on seki dakika otuz saniye geçiyor..."

sevmiyordum o sesi,
saatin kaç olduğu da umurumda değildi,

yine de dinliyordum ama.

memnunum şimdi,
birileri sol kol saatimi yürüttü,
okuması çok zordu,
memnunum şimdi,
yeni bir saat aldım

kadranı siyah,
kolları beyaz,

oturup
saniye kolunu seyrediyorum,
yelkovanı seyrediyorum,
akrebi seyrediyorum,
dışarıda tırtıllar
duvarıma tırmanıp
sonunda düşerken
imparatorluklar misali,
eski ve yeni aşklar
misali.

en iyisi gece

siyah kadranlı
beyaz kollu saatimle.


- ( Kimse Bilmez Ne Çektiğimi ; S: 66/67





)