1 Mayıs 2017 Pazartesi

ZAMAN ZAMAN

bazen hala düşünüyorum son noktayı koymayı; havagazı,
19. kat penceresi, bir saatte dört şişe viski
ya da saatte 130'la betona dalmak.

intiharı ilk düşündüğümde 13 yaşındaydım ve
başarısızlıklarla dolu hayatımda
o günden beridir benimle: bazen öylesine
geçirirdim aklımdan, küçük
provalar,
ama bazen de deli gibi
isterdim kendimi öldürmeyi.

ama, şimdi, tamamen delice olmuyor artık, sinemaya
gitmekle yeni bir çift ayakkabı almak arasında 
seçim yapmak gibi bir şey
daha çok.
hatta yıllar geçtikçe
intihar düşüncesi kaybolur
neredeyse.
sonra,
birden,
canlanır:
hey, güzelim, bir kez daha
deneyelim, gibisinden.

geldiğinde kendini
hissettirir,
beyinde değil o kadar (eskiden olduğu
gibi) ama tuhaftır, garip yerlerde,
ensende mesela, ya da çenenin altında
bir noktada,
ya da üstünde kazak varmışçasına
kollarında...
eskiden midemde hissederdim, şimdi 
kurdeşen
dökmek gibi.

radyoyu açmış arabamda güzel güzel giderken
üstüme sıçrar bazen,
etrafımdakilerin yaptığı delilikleri
cesaretimi yordukları
o eski günleri hatırlayıp
gülümserim...

çocukların oyun oynadıkları yerlerde
yavaşlayıp son derece dikkatli geçerek
yabancı mahallelerin
yabancı sokaklarında
bir aşağı bir yukarı
birkaç saat araba sürdüğüm olur.

sonra park edip
bir kafeye girer,
kahve içerim.
saçma sapan ve sıkıcı şeylerden
söz eden insan seslerini dinlerim.

arabama dönüp yola çıktığımda
her şey birden 
hafifler:
hepimiz aynı dünyada yaşıyoruz:
gaz faturamı ödemeliyim, yeni
bir okuma gözlüğüne ihtiyacım var, bir de
yeni lastiğe,
sol arka,
ve galiba bir süreden beridir
komşunun çöp bidonunu
kullanıyorum.

iyidir normale dönmek ve
garajıma girerken
iri beyaz bir ay gülümser bana
akşamın ön camından.

frene basar, arabadan inerim, kapımı
kapatırım, yüzyılların yalnızlığı,
mutluluğu ve dengesi bana kapıya kadar
eşlik eder,
sonra anahtarı kilide sokar,
kapıyı açar,
kaçınılmazdan bir kez daha kaçmayı başarmış biri olarak
içeri girer, şişeyi almak için
dolaba gider ve
bunu 
ya da
kutlanacak ne varsa
yoksa
olacaksa
olmayacaksa
onu kutlamak için
içmeye başlarım,
şimdi yaptığım
gibi.



- ( Gülün Gölgesinde ; S: 42 / 43 / 44 ) 

YABANCILAR

inanmayacaksınız ama
hayatlarını ihtilafsız
ve endişesiz
geçiren insanlar
var.
iyi giyinirler, iyi
yerler, iyi uyurlar.
aile hayatı yaşamaktan
memnundurlar.
arada sırada
üzücü şeyler gelir
başlarına
ama fazla etkilenmezler
çok iyi hissederler kendilerini
genellikle.
ve öldüklerinde
kolay ölürler,
genellikle
uykuda.

inanmayacaksınız
ama
var
böyle insanlar
ama ben onlardan
değilim.
ah, hayır, onlardan biri
değilim.
onlardan biri olmaya
yakın bile
değilim

ama onlar
orada

ben ise
burada.


- ( Gülün Gölgesinde ; S: 24  / 25 )

DOSTUM, BUDA

masamın üzerinde duran bu Buda'yı yıkamalıyım-
toz ve kir içinde,
daha çok göğsünde ve göbeğinde; birlikte göğüs
gerdiğimiz o uzun geceler; ıvır zıvır ve
dehşete dayandık; en olmayacak
zamanlarda
güldük
katıla katıla- şimdi
en azından ıslak bir bezle
silinmeyi hakediyor; gerçekten korkunçtu
o gecelerin bazıları, ama sessiz ve
iyi refakatçiydi Buda; doğrudan
bana bakmaz hiç bir zaman
ama sürekli gülümser- şu boktan
varoluşa
gülüyor. yok yapacak bir şey.

"neden sileceksin ki beni?" diye soruyor, "yine
kirleneceğim nasıl olsa."
"aklı başında bir aptal gibi davranmaya çalışıyorum
burda," diyorum.
"şarabını iç," diye karşılık veriyor, "en iyi
yaptığın şey."
"ya sen," diyorum, "senin en iyi
yaptığın şey ne?"
dönüyor: "sana bakmakta nerdeyse
hayli ustalaştım."

sonra susuyor,
püsküllü tesbih var
elinde.

nasıl girdi
buraya?

- ( Gülün Gölgesinde ; S: 17  / 18 / 19 )

SEN BİLİYORSUN VE BEN BİLİYORUM VE ONLAR BİLİYOR

sarı perdeler yırtılı
çılgın gözlü kedi sıçrar
yaşlı barmen tezgaha yaslanır
sinekkuşu uyurken

sen biliyorsun ve ben biliyorum ve onlar biliyor

tanklar yapay savaş alanlarında eğitim yapar
lastikler otobanda vızıldar
ucuz burbonla sarhoş cüce odasında bir başına ağlar
çim ve ağaçlar seni seyreder
okyanus devasa ve hakiki yaratıklar barındırırken

sen biliyorsun ve ben biliyorum ve onlar biliyor

yatağın altındaki bir çift terliğin hüznünü ve zaferini
kanınla dans eden yüreğinin balesini
bir gün aynalarından nefret edecek aşk kızlarını
mesaide vardiyayı
iğrenç bir salata ile geçiştirilen öğle yemeğini

sen biliyorsun ve ben biliyorum ve onlar biliyor

bildiğimiz şekliyle ölüm
berbat bir numara sanki o kadar acıdan sonra

sen biliyorsun ve ben biliyorum ve onlar biliyor

durup dururken gelen ani mutluluk duygusunu
olanaksızlığın ortasından yükselen bir şahin ay gibi

sen biliyorsun ve ben biliyorum ve onlar biliyor

büyük sevinçlerin şaşı deliliği
sonunda aldatılmadığımızı biliyoruz artık

sen biliyorsun ve ben biliyorum ve onlar biliyor

ellerimize ayaklarımıza hayatlarımıza yollarımıza bakarken
uyuyan sinekkuşu
katledilmiş ölü ordular
baktığında seni yutan güneş

sen biliyorsun ve ben biliyorum ve onlar biliyor ki

ölümü yeneceğiz.



- ( Kapalı Bir Kapıdır Cehennem ; S: 193  / 194 )