19. kat penceresi, bir saatte dört şişe viski
ya da saatte 130'la betona dalmak.
intiharı ilk düşündüğümde 13 yaşındaydım ve
başarısızlıklarla dolu hayatımda
o günden beridir benimle: bazen öylesine
geçirirdim aklımdan, küçük
provalar,
ama bazen de deli gibi
isterdim kendimi öldürmeyi.
ama, şimdi, tamamen delice olmuyor artık, sinemaya
gitmekle yeni bir çift ayakkabı almak arasında
seçim yapmak gibi bir şey
daha çok.
hatta yıllar geçtikçe
intihar düşüncesi kaybolur
neredeyse.
sonra,
birden,
canlanır:
hey, güzelim, bir kez daha
deneyelim, gibisinden.
geldiğinde kendini
hissettirir,
beyinde değil o kadar (eskiden olduğu
gibi) ama tuhaftır, garip yerlerde,
ensende mesela, ya da çenenin altında
bir noktada,
ya da üstünde kazak varmışçasına
kollarında...
eskiden midemde hissederdim, şimdi
kurdeşen
dökmek gibi.
radyoyu açmış arabamda güzel güzel giderken
üstüme sıçrar bazen,
etrafımdakilerin yaptığı delilikleri
cesaretimi yordukları
o eski günleri hatırlayıp
gülümserim...
çocukların oyun oynadıkları yerlerde
yavaşlayıp son derece dikkatli geçerek
yabancı mahallelerin
yabancı sokaklarında
bir aşağı bir yukarı
birkaç saat araba sürdüğüm olur.
sonra park edip
bir kafeye girer,
kahve içerim.
saçma sapan ve sıkıcı şeylerden
söz eden insan seslerini dinlerim.
arabama dönüp yola çıktığımda
her şey birden
hafifler:
hepimiz aynı dünyada yaşıyoruz:
gaz faturamı ödemeliyim, yeni
bir okuma gözlüğüne ihtiyacım var, bir de
yeni lastiğe,
sol arka,
ve galiba bir süreden beridir
komşunun çöp bidonunu
kullanıyorum.
iyidir normale dönmek ve
garajıma girerken
iri beyaz bir ay gülümser bana
akşamın ön camından.
frene basar, arabadan inerim, kapımı
kapatırım, yüzyılların yalnızlığı,
mutluluğu ve dengesi bana kapıya kadar
eşlik eder,
sonra anahtarı kilide sokar,
kapıyı açar,
kaçınılmazdan bir kez daha kaçmayı başarmış biri olarak
içeri girer, şişeyi almak için
dolaba gider ve
bunu
ya da
kutlanacak ne varsa
yoksa
olacaksa
olmayacaksa
onu kutlamak için
içmeye başlarım,
şimdi yaptığım
gibi.
- ( Gülün Gölgesinde ; S: 42 / 43 / 44 )