dünyada benim kadar akşamdan kalmalık yaşamış
bir kişi daha olduğunu sanmıyorum
ve henüz öldürmediler beni
ama o sabahların
bazıları
ölümden beterdi.
bildiğiniz gibi, en kötüsü fosur fosur sigara
içip hap atarken boş mide ile
içmektir.
ve akşamdan kalmalığın en kötü biçimi
arabanızda ya da yabancı bir odada
ya da kodeste uyanmaktır.
uyanıp
bir gece önce korkunç bir şey
yaptığını hatırlar ama
ne olduğunu
hatırlayamazsınız.
ve mutlaka bir arıza söz
konusudur -bazı organlarınız
zedelenmiştir, paranız ve/veya varsa
muhtemelen ve sık sık
arabanız kayıptır.
ve varsa kız arkadaşınızı ararsınız
ve telefonu yüzünüze kapatması kuvvetle
muhtemeldir.
ya da o an yanınızda ise, köpüren
öfkesini hissedersiniz.
ayyaşlar asla bağışlanmaz.
ama ayyaşlar kendilerini bağışlar
çünkü tekrar içmeye
ihtiyaçları vardır.
on yıllardan beri içen biri
olmak korkunç dayanıklılık
ister.
içki arkadaşların
içkiden ölmüşlerdir.
kendinden defalarca hastaneye
düşmüşsündür ve "bir içki daha
içersen ölürsün," şeklinde uyarılmış
ama ondan da birden fazla içerek
yırtmışsındır.
yaş olarak
bir asrın dörtte üçüne
yaklaşırken
sarhoş olabilmek için
daha fazla içkiye ihtiyaç
duyarsın.
ve akşamdan kalmaların daha kötüdür,
kendine gelme süresi
daha uzun.
ve olağanüstü aptalca olan şey
şu ki
yaptıklarından
ve hala yapıyor olmaktan
pişmanlık
duymazsın.
bunu en kötü akşamdan kalmalıklarımdan birinin
boyunduruğunda yazıyorum
ve aşağıda
çeşit çeşit içki var.
canavarca
harikuladeydi
her şey,
bu deli ırmak,
bu deşici
yağmalayıcı
delilik,
allah bunu benden başka kimsenin
başına vermesin,
amin.
- ( Gülün Gölgesinde ; S: 112 / 113 / 114 )
10 Haziran 2017 Cumartesi
MOLA VERMEK
zorunludur yoksa duvarlar üstünüze
yığılır.
her şeyden vazgeçebilmelisin, fırlatıp atabilmelisin,
her şeyi.
kişisel çıkar
gözetmeksizin ve
yardım kabul etmeksizin
baktığına bakmayı
düşündüğünü düşünmeyi
yaptığını yapmayı
ya da yapmadığını yapmamayı
öğrenmelisin.
çabalamaktan
yorgun insanlar.
ortak alışkanlıklara
sığınıyorlar.
kaygıları
sürü kaygıları.
çok az insan
eski bir ayakkabıya on dakika bakabilir
ya da kapı tokmağını kimin icat
ettiğini merak eder.
cansızlaşırlar
çünkü
mola vermeyi
kendilerini çözmeyi
kaprislerini bir kenara bırakmayı
görmemeyi
duymamayı
öğrenmemeyi
yuvarlanıp tertemiz sıyrılmayı
beceremezler.
yapay kahkahalarını duyar duymaz
uzaklaşın onlardan.
- ( Gülün Gölgesinde ; S: 103 / 104 )
yığılır.
her şeyden vazgeçebilmelisin, fırlatıp atabilmelisin,
her şeyi.
kişisel çıkar
gözetmeksizin ve
yardım kabul etmeksizin
baktığına bakmayı
düşündüğünü düşünmeyi
yaptığını yapmayı
ya da yapmadığını yapmamayı
öğrenmelisin.
çabalamaktan
yorgun insanlar.
ortak alışkanlıklara
sığınıyorlar.
kaygıları
sürü kaygıları.
çok az insan
eski bir ayakkabıya on dakika bakabilir
ya da kapı tokmağını kimin icat
ettiğini merak eder.
cansızlaşırlar
çünkü
mola vermeyi
kendilerini çözmeyi
kaprislerini bir kenara bırakmayı
görmemeyi
duymamayı
öğrenmemeyi
yuvarlanıp tertemiz sıyrılmayı
beceremezler.
yapay kahkahalarını duyar duymaz
uzaklaşın onlardan.
- ( Gülün Gölgesinde ; S: 103 / 104 )
SON TABURE
sürekli tezgahın tahtasını, damarları,
çizikleri, sigara yanıklarını
inceliyordum.
orada bir şey vardı
ve ben ne olduğunu tam olarak çözemiyordum,
bu da devam etmemi sağlıyordu.
bir başka tuhaflık
bardağı sarmış
elimi seyretmekti.
bardağı sarmış bir elde
insanı usulca büyüleyen
bir şey vardır.
ve bu, elbette:
bütün sarhoşlar yapar:
buzlu suda beklemiş
bira şişesinin ıslak etiketini
baş parmağının tırnağı ile soyarsın.
sigara içmek de iyi bir
gösteridir, özellikle sabah güneşinde
jakuziyi arkana almışsan,
duman kıvrılıp
şekilden şekile girer.
insana huzur duygusu
verir bu,
hele bir de
müzik dolabında
favori parçalarınızdan
biri çalıyorsa.
ve barmen biraz yaşlı
ve yorgun ve
bilge ise
nerede olduğunu, ne
yaptığını bilmek güzeldir -
bardak yıkar, tezgaha yaslanır
ya da çarktırmadan bir tek
atar
ya da başka bir şey
yapardı
ama onun bir parçasını görmek,
beyaz gömleğinin farkında
olmak önemliydi.
bir de dışardali trafiğin sesini
dinlerdin,
her geçen arabayı.
isteyerek değil, farkında
olmadan.
yağmur yağmış, farkında
olmadan.
yağmur yağmış ve
ıslak asfaltta lastiklerin vızıltısını
duyabiliyorsan daha da
iyiydi.
gizlenecek en iyi yerdi
bar.
zaman senin denetimine
giriyordu, içinde yüzmek için
zaman, harcamak için
zaman.
ne guruya ihtiyaç vardı
ne de tanrıya.
kendinden
başka bir şey ummaz,
umulmayana
bir şey yitirmezdin.
- ( Gülün Gölgesinde ; S: 98/ 99 / 100 )
çizikleri, sigara yanıklarını
inceliyordum.
orada bir şey vardı
ve ben ne olduğunu tam olarak çözemiyordum,
bu da devam etmemi sağlıyordu.
bir başka tuhaflık
bardağı sarmış
elimi seyretmekti.
bardağı sarmış bir elde
insanı usulca büyüleyen
bir şey vardır.
ve bu, elbette:
bütün sarhoşlar yapar:
buzlu suda beklemiş
bira şişesinin ıslak etiketini
baş parmağının tırnağı ile soyarsın.
sigara içmek de iyi bir
gösteridir, özellikle sabah güneşinde
jakuziyi arkana almışsan,
duman kıvrılıp
şekilden şekile girer.
insana huzur duygusu
verir bu,
hele bir de
müzik dolabında
favori parçalarınızdan
biri çalıyorsa.
ve barmen biraz yaşlı
ve yorgun ve
bilge ise
nerede olduğunu, ne
yaptığını bilmek güzeldir -
bardak yıkar, tezgaha yaslanır
ya da çarktırmadan bir tek
atar
ya da başka bir şey
yapardı
ama onun bir parçasını görmek,
beyaz gömleğinin farkında
olmak önemliydi.
bir de dışardali trafiğin sesini
dinlerdin,
her geçen arabayı.
isteyerek değil, farkında
olmadan.
yağmur yağmış, farkında
olmadan.
yağmur yağmış ve
ıslak asfaltta lastiklerin vızıltısını
duyabiliyorsan daha da
iyiydi.
gizlenecek en iyi yerdi
bar.
zaman senin denetimine
giriyordu, içinde yüzmek için
zaman, harcamak için
zaman.
ne guruya ihtiyaç vardı
ne de tanrıya.
kendinden
başka bir şey ummaz,
umulmayana
bir şey yitirmezdin.
- ( Gülün Gölgesinde ; S: 98/ 99 / 100 )
4 Haziran 2017 Pazar
TRAŞ OLURKEN YÜZÜMÜ KESTİM
hiçbir zaman olması gerektiği gibi değil, dedi, insanlar,
müziğin sesi, sözcüklerin
yazılışı.
hiçbir zaman olması gerektiği gibi değil, dedi, bütün
bize öğretilenler, peşinden koştuğumuz aşklar,
öldüğümüz bütün ölümler, yaşadığımız
bütün hayatlar,
hiçbir zaman olması gerektiği gibi değiller,
yakın bile değiller.
birbiri arkasından yaşadığımız
bu hayatlar,
tarih olarak yığılmış,
türlerin israfı,
ışığın ve yolun tıkanması,
olması gerektiği gibi değil,
hiç değil,
dedi.
bilmiyor muyum? diye
cevap verdim.
uzaklaştım aynadan.
sabahtı, öğlendi,
akşamdı,
hiçbir şey değişmiyordu
her şey yerli yerindeydi.
bir şey patladı, bir şey kırıldı,
bir şey kaldı.
merdivenlerden inip içine
daldım.
- ( Gülün Gölgesinde ; S: 93 / 94 )
müziğin sesi, sözcüklerin
yazılışı.
hiçbir zaman olması gerektiği gibi değil, dedi, bütün
bize öğretilenler, peşinden koştuğumuz aşklar,
öldüğümüz bütün ölümler, yaşadığımız
bütün hayatlar,
hiçbir zaman olması gerektiği gibi değiller,
yakın bile değiller.
birbiri arkasından yaşadığımız
bu hayatlar,
tarih olarak yığılmış,
türlerin israfı,
ışığın ve yolun tıkanması,
olması gerektiği gibi değil,
hiç değil,
dedi.
bilmiyor muyum? diye
cevap verdim.
uzaklaştım aynadan.
sabahtı, öğlendi,
akşamdı,
hiçbir şey değişmiyordu
her şey yerli yerindeydi.
bir şey patladı, bir şey kırıldı,
bir şey kaldı.
merdivenlerden inip içine
daldım.
- ( Gülün Gölgesinde ; S: 93 / 94 )
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)