sürekli tezgahın tahtasını, damarları,
çizikleri, sigara yanıklarını
inceliyordum.
orada bir şey vardı
ve ben ne olduğunu tam olarak çözemiyordum,
bu da devam etmemi sağlıyordu.
bir başka tuhaflık
bardağı sarmış
elimi seyretmekti.
bardağı sarmış bir elde
insanı usulca büyüleyen
bir şey vardır.
ve bu, elbette:
bütün sarhoşlar yapar:
buzlu suda beklemiş
bira şişesinin ıslak etiketini
baş parmağının tırnağı ile soyarsın.
sigara içmek de iyi bir
gösteridir, özellikle sabah güneşinde
jakuziyi arkana almışsan,
duman kıvrılıp
şekilden şekile girer.
insana huzur duygusu
verir bu,
hele bir de
müzik dolabında
favori parçalarınızdan
biri çalıyorsa.
ve barmen biraz yaşlı
ve yorgun ve
bilge ise
nerede olduğunu, ne
yaptığını bilmek güzeldir -
bardak yıkar, tezgaha yaslanır
ya da çarktırmadan bir tek
atar
ya da başka bir şey
yapardı
ama onun bir parçasını görmek,
beyaz gömleğinin farkında
olmak önemliydi.
bir de dışardali trafiğin sesini
dinlerdin,
her geçen arabayı.
isteyerek değil, farkında
olmadan.
yağmur yağmış, farkında
olmadan.
yağmur yağmış ve
ıslak asfaltta lastiklerin vızıltısını
duyabiliyorsan daha da
iyiydi.
gizlenecek en iyi yerdi
bar.
zaman senin denetimine
giriyordu, içinde yüzmek için
zaman, harcamak için
zaman.
ne guruya ihtiyaç vardı
ne de tanrıya.
kendinden
başka bir şey ummaz,
umulmayana
bir şey yitirmezdin.
- ( Gülün Gölgesinde ; S: 98/ 99 / 100 )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder