17 Ekim 2014 Cuma

KADINDA YANILIR

   Lydia ile ayrılık yaratmak sorun değildi. Yalnızlığı seven, bir kadınla birlikte yaşamaktan, onunla yemek yemekten, uyumaktan, sokakta yürümekten mutlu olan biriydim. Ama konuşmaktan ya da hipodrom ve boks maçları dışında bir yerlere gitmekten hoşlanmıyordum. Televizyonu anlamıyordum. Sinemaya gidip başkalarıyla oturmak, onların duygularını paylaşmak için para ödemek aptalca geliyordu bana. Partilerden iğreniyordum. Oynanan kirli oyunlardan, asılmalardan, amatör sarhoşlardan, can sıkıcı tiplerden nefret ediyordum. Ama partiler, dans etmek, havadan sudan konuşmak hayat veriyordu Lydia' ya. Seks bombası olarak görüyordu kendini. Ama biraz fazla abartıyordu. Dolayısıyla benim yalnız kalma isteğim onun her fırsatta mümkün olduğunca çok insanla birlikte olma isteğiyle sık sık çarpışıyordu.
   Mindy'nin gelmesine iki gün kala ben başlattım. Yataktaydık.
   "Lydia, allah aşkına, neden bu kadar aptalsın? Benim münzevi biri olduğumu anlamamakta neden ısrar ediyorsun? Yazabilmem için gerekli bu."
   "İnsanlardan kaçarsan onlar hakkından nasıl bilgi edineceksin?"
   "Yeterince bilgim var onlar hakkında."
   "Restorana gittiğinde bile başın öne eğik oturuyor, kimseye bakmıyorsun."
   "İştahımı neden kaçırayım."
   "Ben gözlerim insanları dedi, "Onları incelerim."
   "S.ktir."
   "Sen insanlardan korkuyorsun!"
   "Nefret ediyorum."
   "Ne biçim yazarsın sen? Gözlem yapmıyorsun."
   "Kabul, insanlara bakmıyorum, ama hayatımı yazarak kazanıyorum. Koyun gütmekten iyidir."
   "Kalıcı olamayacaksın. Asla yükselemeyeceksin. Her şeyi yanlış yapıyorsun.
   "Bu yüzden başarılıyım zaten."
   "Başarılı mı? Kaç kişi biliyor kim olduğunu? Mailer gibi ünlü müsün? Ya da Capote gibi?"
   "Onlar yazamıyor."
   "Ama sen yazabiliyorsun! Bir tek Chinaski yazabiliyor!"
   "Evet, ben böyle hissediyorum."
   "Ünlü müsün? New York'a gitsen kim tanır seni?"
   "Umurumda değil. Tek isteğim yazmak. Borazanlara ihtiyacım yok."
   "Doyamazsın sen borazanlara."
   "Belki."
   "Ünlü biri gibi davranmak işine geliyor."
   "Ben hep böyle davrandım. Yazmaya başlamadan öncede böyleydim."
   "Hayatımda tanıdığım en az bilinen ünlü sensin."
   "Yeterince azimli değilim, hepsi bu."
   "Hayır, azimlisin ama tembelsin. Ayağına gelsin istiyorsun. Hem sen ne zaman yazıyorsun? Ya ayaktasın, ya sarhoşsun, ya da hipodromdasın."
   "Bilmiyorum. Önemli değil."
   "Nedir önemli olan öyleyse?"
   "Sen bana söyle," dedim.
   "Söyleyeyim!" dedi Lydia. "Uzun zamandan beri parti vermedik. İnsan görmeyeli çok uzun zaman oldu! Ben SEVERİM insanları. Kız kardeşlerim parti severler. Bin kilometre yol kat ederler bir partiye gitmek için! Biz böyle yetiştik Utah'da! Parti sevmemek için bir neden yok. İnsanların bir araya gelip iyi vakit geçirmelerinden daha doğal bir şey olamaz! Delice bir saplantın var senin. Eğlencenin s.kişle biteceğini sanıyorsun! Tanrım, insanlar, iyidir! Sen eğlenmeyi bilmiyorsun!"
   "İnsanları sevmiyorum," dedim.
Yataktan fırladı. "Tanrım, midemi bulandırıyorsun!"
   "Pekala, sana biraz yer açayım öyleyse."
Yatağın kenarına oturup ayakkabılarımı giymeye başladım.
   "Yer açmak mı?" diye sordu Lydia. "Ne kastediyorsun yer açmaktan?"
   "Burdan çıkıyorum, kastettiğim bu!"
   "Pekala, ama şunu dinle: bu kapıdan çıkarsan beni bir daha göremezsin."
   "Anlaştık."
Kalktım, kapıya gittim, açtım, kapattım ve Volks'a doğru yürüdüm. Arabayı çalıştırıp gazladım.


- KADINLAR ( Sayfa: 76/78)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder