kuğuları seyrettiğin gün,
hakikaten fena bir gün sayılmazdı,
dönüp duran kuğuları seyretmek,
sessizdi,
kuğuların tüylerine bakmıştın, boyunlarına,
gözlerine.
bir an için bir tanesini
yakalamayı, öldürmeyi ve yemeyi
düşünmüştün,
ama pişirebileceğin bir
ocağın bile yoktu.
yapamayacağını da biliyordun
zaten.
pek çok şey vardı
yapamadığın.
bu yüzden bir parkta
açlıktan ölmek üzereydin.
sonra sesleri duymuştun, üzerinde
yazlık bir elbiseyle bir genç kız, yanında
erkek arkadaşı vardı ve
gülüyorlardı.
onlara bakmış ve ölü
kılmıştın onları ,
mezara sokmuştun,
kemikleri görmüştün,
kafataslarını.
sonra çimden kalkıp
onları kuğularla baş başa
bırakmıştın.
çıkmıştın parktan,
bulvardaydın,
yürümeye başlamıştın,
yürümek anlamlı geliyordu
ve fena bir gün
sayılmazdı,
bir gün daha,
kaldırımda yürünen,
dünya yan yatmış
zihninde-
beyaz bir ışık
patlaması.
yalnız olmanın
muhteşem
bir mucize
olduğuna karar vermiştin.
başka hiçbir şeyin
anlamı yoktu.
- ( İlham Perisine Oynamak ; S: 45 / 46 )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder