bir barda tezgaha dökülmüş birayı
emen ıslak sineği seyretmekten başka
bir şey yapmıyormuş gibi göründüğüm
zamanlarda
aslında ne yaptığımı çok iyi bildiğimi
daha iyi idrak ediyorum.
oyunu bırakıyordum,
erkenden pes
ediyordum,
şahane bir duyguydu, inanın bana,
dramatikti hatta, öyle her şeyi
bir balgam tükürür gibi tükürmek,
çekilmek,
arkanda jaluzilerle
öylece oturmak,
kafanı sadece
bir bedava içki daha bulmaya
yetecek kadar
çalıştırmak.
sıfırlanmıştım, Hiçliğin
Mareşali'ydim,
hala gençtim,
gidecek hiçbir yer olmadığını
keşfetmiştim,
asla,
ben çoktan gitmiştim oraya.
müşterilerin
şarlatanıydım.
çatlaktım.
yüreksiz bir barın
yüreğiydim.
içkiler geldi.
günler ve geceler
gitti.
yıllar gitti.
cılkı çıkmış
ezik aklımla yaşıyordum,
bazen
bir ara sokakta
kanlar içinde buluyordum kendimi, ölü
sanılıp terk edilmiş,
bir kez daha dirilmek üzere.
çok iyi biliyordum ne
yaptığımı: hiçbir şey
yapmıyordum.
çünkü biliyordum
yapacak
bir şey
olmadığını.
artık biliyorum
o zaman
bilinecek ne varsa
bildiğimi,
ve bu gece,
burada tek başıma otururken,
hala bu
uçucu
mükemmel
görüşe
takığım.
aklım beni
hiçbir yerden
hiçbir yere götürdü
ve ölüm eksik
hayat gibi,
ve diğerleri kıçlarını yırtıp
kasvetli ışığın altında dönüp dururken
bira köpüklerini emen
o sineği izleyerek
doğrusunu yaptığımdan
o denli eminim ki.
- ( İlham Perisine Oynamak S: 249 / 250 / 251 )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder